İzleyiciler

30 Kasım 2009 Pazartesi

Ekler.ce

Yaralamak ; Yaralanmaktan güzel olsa gerek . Fiil çatıları da kalbimi bu dolu insanlardan korusa , beynim realiteyi ne hoş hayal edecek .
Ahh güzel dünya ! Tersine dönsen ne muhteşem düzen akacak ve gidip yakalayacak .
Evrenin trapezine binip gitmek varken , tıkılmış yüzeyinde yıldızlara bakmak var boyun tutula tutula .
Mutluluk sadece burada . Gözünün önündeyken ara dur ve yıkıl farkına !
Yardan gelmesin bu seferki hikayede yara .
Haydi anlamdaşsız cümleler ! Dizilin yan yana . Ve şimdi de halaya :
Son kez demek istercesine sakince ,
Yakından tiksinen bakterilerce ,
Sensiz ölen ruh ikizince ,
Güneş ışınlarının vurduğu kedi gözünce ,
Aklımda yatıp kalan pis düşüncelerce ,
En ukalaca sırıtıcan sözcük köklerince ,
Manasızlığın anlamını taşıyan kavram düzmecelerince ,
Hayata el sallayan minicik bebekçe ;
Hepimiz yardan gelen yaralar doluyuz .
Ve bir yeşil elmayı bir kırmızı elmayla birleştirip " biz bir elmanın iki yarısıyız" diyeniz ,

Onlar.ca . . .

3 Kasım 2009 Salı

Sorumsuz Dönemece .

Ses . . .Bir ve iki . Ve de daha niceleri ...Çağırmak içten geliyor , biline ... Ve de üstüme basıp da gidiyorlar öldüre öldüre .Ne yarlar olsun dedim de kapılarını duvarlaştırdılar . He , anladım tamam , sonumu hazırladılar .Her ALLAH ın kulu yakınken uzak oyunu oynadılar . Tamam da , ne bu acele ?En sonunda gideceğim ya ahirete . Bu heyecan niye?Yemekleriniz hep banılır acılı ekmekle . Bu yakma eylemleri neye?Sahipsiz ruhlarınız izinsiz girip çıkıyor kalbime .Sükutsuz çehrenizin görüntüsü çivileniyor göz kapaklarımın içine .Ve sevimsiz halleriniz eğrik büğrük yakınlaşıyor hislerime ...Siz !... Ademoğulları !... Ne haysiyetsizsiniz öyle !Uzak durun desem yetersizsiniz . Gelin , buyrun desem yitirileceksiniz .Ahh ne gereksizsiniz !Ya insan gibi ölünüz , ya da hayvan gibi yaşama ideolojisinden kurtulunuz .Tamam , tamam . Ricaalarım kafii bilirim . Peki ya bilmediklerim ?
Yağmurdan kaçan sokak çocuğu gördünüz mü hiç ? Sizce siz ıslanmaya tenenzül etmeyen şemsiyeliler gibi hissettiklerinden mi ? Yo , hayır . Hepsi hazır ve nazır . Sadece tekerrürlenen üşüme hissinden korkarlar . . . İt gibi sıtmadan titremekten .Siz hiç , yağmurdan korkan güneş gördünüz mü ?
A - aa..Siz dünyasınız be ! hem kendi etrafınızda , hem de değişkenliğiniz etrafında seğir ediniz . Aman ha! Sakın ha ! Bana değmeyiniz ....

17 Ekim 2009 Cumartesi

. . . Udlo . . .

Rüzgar üşüyor .
Saat tiktak değil tak tik diyor .
Kelimeler sağırlaşıyor .
Yağmur toplanıyor .
Bulutlar gülüyor .
Yıldızlar sönüyor .
Güneş buz tutuyor .
Sabitler oynaşıyor .
Öküzler mee -ee liyor .
İnekler mö-öö lüyor .
Sigara yandıkça büyüyor .
Gecenin karanlığı Ay'la sevişiyor .
Matematik edebiyat yapıyor .
Sefiller burjuva oluyor .
Uykular uyanıyor .
Yarınlar düne kaçıyor .
Sen ben değil , sen sen oluyorsun .
Ben sen değil , ben ben oluyorum .
Farklılaşıyor benden kalanlar .
Senden gidenler . . .
Sessiz ölenler . . .
Çığlık çığlığa tıp oyuyorlar .
Yakın olanlar uzaklara özeniyorlar .
Bana katılanlar sensiz ölüyorlar .
Müzik ruhun zehri oluyor .
Bayatlar tazeleniyor .
Dünya tersine kovalıyor kendini , evreni , düşleri ...
Düş kırıklıkları ayağına batıyor , acıyor dünya sonra . . .
Sonra , ölüyor . . .
Bir küçük cımbızla çıkarmaya çalışsa da ölüyor .
Ölüyor işte . . .

17 Eylül 2009 Perşembe

Hasta.lık.lı

Dinle.nmeliyim . Evet , mavi bunun için iyi gibi . . .
Yatay yazılar istemiyorum . Rendeleniyorum sanki bir kaşık sosunuza . Hayat ve hayatlar bana akıyor uzun uzadıya ...
Kelebeklere kanatları yorucu geliyor gibi . Rüzgar yardım ediyor itişleriyle buruk ve eğri .
Yakınım . Bari ölüme yıkanıyım . Oh ne güzel !. Aksın üstümden hayat tozları .
Mat renkler canlasın . Sabitler ayrılsın temellerinden . Safinalar da tabii . . .
Yarın düne karışsın . Bu gün bana kalsın . . . Olmaz mı sanki ?
Tıkandım mı ne yine ? Bu duygu kabızlığı neden ? Sanırım yavaş yavaş yemememden . . . Akıl edemedim hala hem şişiriyor kalbimi hem yağ bağlatıyor hem krizlere yolları temizliyor hem de duygu kabızlığına sebebiyet veriyor .
Yavaş yavaş derim . Beni dinlemez yine Aslı.m . Aşksa aşk , tamam . Ama nedir bu acelen ?. Birden içine nefes gibi çekmen ? Nefessiz ölürsün , evet . Ama aşksız kalsan ne olur sanki ? Anlıyorum gibi bir - iki ...Sen ve ben iki kişiyiz . Yok , yok ben ve sen bir kişiyiz. Yok , yok ben Sen im . Sen ve ben biz değiliz henüz. Ondandır duygu bulantım ...

Kabız ve bulantı . Hoş mu ?
Kelebeklere yorucu gelen kanatları bana gelince boş mu ?
Bir gün ömrüm olsa da yirmi üç saatini RABB ime secde ederek , bir saatini sadece kalbinde uyuyarak geçirsem ... Çok mu?

14 Ağustos 2009 Cuma

Bir Günüm .

Garip uyandım bugün , neden bilmem .
Ama tahmin yürütmek mümkün ... Bugün iki defa uyudum . Birincisinde dalıp gittim . Seni gördüm rüyamda ;

Okulun ilk günüymüş .Heyecandan ölecek gibiymişim . Tam sınıf kapımın karşısındaki ponodan bir şeyler bakıyormuşsun ayaklarını arkaya kıvırıp,
parmaklarının ucunda tutup sağ sola sallayarak ; çocukluk edasıyla...
Heyecanlı olduğunu ellerine bakarak anlamışım yine ...Sırtında birleştirmişsin iki elini ...Göya ponoyla bir bilim adamı gibi ilgilenişinden bazen kavuşmalarını ayırıp,ponoda birşeyler gösterip tekrar birleştiriyormuşsun onları ...Sonra senin yine o bıyık altından bakışlarını seziyormuşum .Kafan kaymasa da gözlerin kayıyormuş bana . Nasıl heyecanlıymışsın öyle...Ara sıra ellerini ayırınca deli gibi titrediklerini görüyormuşum . Benim heyecanım yetmezmiş gibi bir de seninkiler yığılıyormuş üstüme . ..
Ah ! Sana dememişmiyim sanki ...Ben sen oluyormuşum ! Ama , söylememişim tabi ...Ama sen bilirmişsin , bilirmişim ....

Sonra seninle aynı sınıftayken okuduğumuz arkadaşlarımdan biri geliyormuş yanıma ...Ben heyecandan ağlamışım meğer . O gelince yanaklarımdaki ıslaklığı hissediveriyormuşum . "O" diyormuşum ... "Bakın , o orda ! " ....
Arkadaşım bu halime bakıp bir -den gülümsüyormuş ... "Aslı" diyormuş..." Bir şey itiraf edeyim mi sana ? " . Deli gibi "evet" dercesine başımı aşağı yukarı kaldırıyormuşum .-"Seviyordu seni " ..."Ben duymuştum arkadaşlarıyla konuşurken " ....

O an sanki bütün karanlıklar üstüme çullanmıştı . "seviyor.'du'" ... "-du" muydu ? Yani şimdi sevmiyor mu ?
Hemen en yakın arkadaşımın yanına gidiyormuşum ...Ona söylüyormuşum ...Sonra o da bana " aa...O zamanlar ben de duymuştum ama sana söylemeyi unutmuşum" diyormuş !

Unutmuş mu ? Sanki kimse yüreğimdeki aşkın büyüklüğünü bilmiyormuş gibiymiş . ..

O hınçla uyandım ...Sonra senin hayalini kurup yine uykuya daldım ...İkinci uyuyuşumda yine seni gördüm ! ;

Senin için bir arkadaşımla bütün Bağcılar 'ı dolaşıyormuşum ...Yeter ki senin evini bulsaymışım ...Senin evin olduğunu zannettiğim yer bir zamanlar hoşlandığım çocuğun evi çıkıyormuş . Ne garip ! .Sonra bir bakıyormuşum ki herkes okula gidiyormuş yolda .Okul açılmış seni ararken .Eve hızlı hızlı gidip formamı giymek için içine şeytanın karıştığı bir aceleye bürünmüşüm ...

Ve o jet hızındaki ilerleme beni ürkütüp tekrar uyanmama vesile verdi ...

Tamam , anlaşıldı ki sebep sensin ...Bu garipliğin adı da "huzur" ve "mutluluk" kavramlarının birlikteliğine "aşk" ında karışmış olmasıydı belli ki ...

"Bu gün her zamankinden fazla sen kokuyorum ..."

2 Ağustos 2009 Pazar

Doğ (um) Gün (üm)

Mana bulunuyor yavaşça . Sabahlamak amacım , evet .

Bu gece doğumuma bağlanan gece . Bir kaç saatler sonra annemin sancıları başlayacak .Kudurucağım içeride .Neyime ne lazım ? Aceleyle gelmek imiş kabahatim!

Yakınlaşıyor bir şeyler .Dur , dur bir saniye . Neden garibim bu kadar ?Her neyse ... Devam etmelyim ...

Ay batmamak için çabalıyor . Ardından savaş başlıyor Güneş ile aralarında . Yıldızlar kimden taraf olacağını şaşırıp , akrabalar birbirlerine siper ediyor kendilerini .Güneş 'in alevinden korkanlar ondan yana , Ay'dınsızlıktan korkanlar ise Ay'dan ...

Sonra ortada bir yerlerde herkesten izinsiz bir ışık beliriveriyor ! Nereden geldiği belli olmasa olmaz mı sanki ?

Ee, ben doğdum işte .Hemde altı buçuk aylık iken ...Soruldu bana ve gelmek istiyorum dedim arzuluca Tanrı 'ya .Sonra kafa tuttu şeytan yine sabırsızca .Def et dünyaya!!!
Geldim . Gökyüzündeki savaş durmuştu yeni yeni ...Söndü bir şeyler . Korları kaldı ve hissediliyordu da ...
3 Ağustos 1992 ! ....İki buçuk ay sonra olması gereken bu tarihte gerçekleşti .Çünkü Rabbimin istediği buydu .

Sen ! Ey sevdiğim !...Okuyorsan bu yazıyı sor şimdi kendine ! Evet , sen , iyi biliyorsun kendini. !
Doğmasaydım eğer , ya da bu gün (doğduğum gün) gömsem hayata gözlerimi ve o savaşa gitsemde o ortadaki ışığa kurban gitsem , ne hissederdin?

Dünya...Bensiz olsan .. Olur muydu kaybın leşlerinde ?

5 Temmuz 2009 Pazar

Dolu Ay .

Uzağa yakın kalpler çok yakarmış , bunu öğrenmem hiç de zor olmamıştı . . .Hayat kaç defa , hiç bıkmadan , dikdatör bir öğretmen olmuştu beynimin içinde .Kalbime siper alınmıştı bütün okları . . .

Öğrenmiştim !
Ama hep mutluluğu oyuncak ederek büyüyordum .Ve büyüdüm .
. . .
Kalbime girmeyecektin .

Oyuncak ettin aşkı . Aşkla oynayarak büyüdün . Kalbime girmene izin verdim , oyuncak ettim ruhumu sana .

Bu sana son besinimdir . Artık annen değilim . Ruhumu emdin . Artık insan değilim !
Oyuncağındım . Artık oyununum .


Büyü de gel çocuk . Artık bir kavram kutusuyum . !

Şimdi Mavi gözlerden beyaz sular akar mavi denizlere...Her yer bembeyazken her adımımla siyaha boyanır baktığım , bastığım , dokunduğum yerler .Büyüyüp siyah aşırı renge bürünmelisin çocuk .

Kaybolmak hep zamirin midir ?
Dalgalar başka bir kıyıya köpüklü sevinçler çarpmaya gidiyor düzene asılı şekilde . . .
Martılar kovalıyor huzuru mutluluğa kavuşsun diye .
Hüzünlü sonlar sessizliği oynuyor batıl inançlara gebe olsun diye .
Sense hep hüzünle sevişirsin ölüme gebe kalayım diye . . .

03/07/2009 -- 00:12
Mavi çalıyor beni . . .
Gökyüzüyle birleştiği ince çizgiye çekiyor .
Mavi , çağırıyor beni . . .
Okyanusun dibindeki en ince kuma gömüyor şimdi .
Sonra, Ay çığırıyor . . . Kurtarıyor : S(b)eni . . .


02 / 07 /2009 -- 14 : 35

19 Haziran 2009 Cuma

Kalp Tınıları

Bir an durdum ... Uzun zamandır duymadığım bir ses çağırdı birden : "Gel." ... O kadar safça ve bir o kadar pamukça...Yavaş yavaş sevişmeye uzanan masum bir çift gibi sessizce uzattı ses tınılarını..."Gel"...Ne hoştu kıyılarıma gelmiş martıları...Aç değildi ama sırf iletişim sevgisinden elimdeki ekmeğe atıyorlardı çığlıklarını...Onlar da sahiplerine benziyorlardı .Dalgaların sesleriyle birlikte ne hoş bir koro oluşturuyorlardı.."Gel" diye inleyen tınıları hoş buyurmuştu beynime.Ordan kılcaldamarlarımın üzerinde ilerleyen ses dalgaları kalbime yaklaştıkça eko veriyordu..Beynimi terkeden her korku bu damara binmek istesede yer bırakmıyordu. Gözlerimi doldurmaya başladı içimdeki şeyler.Anlam veremez oldu kelimeler.Öğrenmelerim gecikti.Zihnim tekrar dolmaya başladı ancak başka bir değişimle.Yok olup,tekrar başladı....Yavaşlayan kelimeler bomboş ilerleyen boşluklarlan bokluklara düşen korkulara sarıldı . Bok vardı ya ! Kalbimdekine duyurmaktı amaçları...Ama o sadece beni duyuyordu.Oradan kıpırdayacağa da benzemiyordu hani.Keyfi hoştu.Martıları dinliyordu.Deniz kokusunu duyuyordu...Kalbimde büyüttüğüm bu çocuk nasıl birşey olacaktı?..Ne hoş olacaktı.Ne eşsiz..Ama eş.im..Birden nefes borumdan ,nefes borusuna sevgim akamya başladı . Acaba boğar mıydı ? İsteksiz oldu..Mide borusuna gönderecektim oysaki...Ya ölürse ?Çırpınmaya başladı bebeğim...Kelimeler korku boklarıyla kapısına vurmaya başladı kalbimin...Oysa bebeğimin çırpınmaları bana ulaşması içindi.Doğmak istiyordu artık..Martıları benle izlemek istiyordu.Ama ... Ama küçücüktü daha.Çok zayıftı kalbi.Bir nefesimle ölebilirdi..Oysa o dudaklarımda nefes almak istiyordu..Deniz koksunu burnundan alıp,ağzından bana vermek ...Hem yepyeni hem de çok yorgundu bebeğim.. Nasıl doğardı? Belki de doğduğunda beni hatırlayamayacak kadar küçüktü beyni,gelişmemişti...Belki...Avucumda bile kaybolacak kadar küçüktü kalbi.Ama koskocaman sevgimi alıyordu içine..Rabbimin müzicesi..Kalbime emretti sesiini.!"Gel" dedim...Uzandı koynuma..Küçücüktü...Çok yorulmuştu doğarken...Kan ve ter içindeydi...İlk önce kanını temizledim bembeyaz,özüm kokkan bir mendille...Ardından teri sindi üstüme...Öz.ü ne güzel kokuyordu öyle ? Rabbimin mucizesinin kalbine emrim indi."Aslı.m sensin" dedi...Öz.üm...Uykuya daldı sonra...Melekler eğlendirdi Yavrumu.Kalbimden emzirdim.Hani o hiç tükenmeyecek sütümden...Koskocaman oldu kalbi.Ama sevgimden çok büyüyemedi...Bu sefer kanında gezdirdi meyvelerimi...Köklerimden tuttu sımsıkı.Bırakamadı sonra.Özüm kokan o kanlı mendilim avucunda ,koynumda o ,gittik ölüme...Ölüm mendilim kadar bembeyaz ve biz kokandı.Mis gibi..Ölüm sen ve bendi aslında bebeğim..Melek bebek...Doğdun , büyüdük ve öldük.Doğdum ,gördüm ve öldük.Bendim, sendim ve bizdik..Ve... Öldük ...

5 Haziran 2009 Cuma

Gece-Boşluk-Sen . . .

Yazsam ...diyorum şimdi ...
Ama çalıyor Anneke ruhumun birikintisinde...

Sonra , ruhum sesleniyor . . .
Ya ölürsem sensiz bu bedende ?

Şimdi yazsam diyorum ...
Madem ölücem sensiz seslensin ruhum kibritsiz.
Ya uzar giderse bu ölüm sensiz ?

Diyorum yazsam şimdi ...
Ya duymazsan beni ?
Ya terkedip gidersen leşimi ?
Ya ardına bile bakmadan boyu uzarsa gölgenin büyülü şekli...
Ya "işte bu kadar"sa işi işleklerinin !

Şimdi , diyorum... Yazsam ?

1 Haziran 2009 Pazartesi

Bir Gün... Belki .


Bazen hırçınlaşıp duramaz ya yerinde hisler...
Hani sele özenip içinden taşırlar ya düşünmeden .
"Nerdeyim , Ne Yapıyorum" kıvamında dolanırsın ya derbeder ...
Yakamoz alır başını gider ya sormayıp beyninden kalbine.
Bir anda iner yüreğine de bütün kelimeleri salar ya üstüne...
Nefes alırken birden sıkışır tam göğsünün ortasında , aklına düşerim ya belki...
Sesimi duymaya başlarsın ya beyninde...
Kalbinin kan gölünde boğulursun ya bensiz...Can simitinsiz...
Gözlerin yanmaya başlar ya aniden habersiz...
Dolar da akar ya yaşların tuzlu tuzlu yarana sebepsiz...
Benden uzakta belki bi'haber beklerken kalırsın çaresiz...
Belki özlersin bir gün beni beyinsiz...Sadece kalbinle!
Belki aşıksındır bana oralarda bir yerlerde...Herhangi bir vakitte...
Belki...
Belki hayal değildir bunların hiç biri..

Hani bazen , ölümü taaa dilinde hissedersin ya ekşisiz...
Ordan kalbine iner ya...
Gözlerini yumduğunda gizli bakışlarım gelir ya belki gözlerini ziyarete...
Kalbine dokunur hiç hissetmediğin ellerim belki ...

Belki hayal değildir bunların hiçbiri..
Belki sahiden seviyorsundur beni...

Hani ... Aşk sarar ya bütün bedenini...
Kalbine hiç sormaz ya...
Beynini ele geçiriverir ya isteksiz...
Belki...
Belki seversin gerçekten beni bir gün ...kendinden bile habersiz...

12 Mayıs 2009 Salı

Boş.luk


Kız geldi ve adam gitti ..
Su akar yolunu bulur dendi ama hayatlar hep böyle yitti !
Su kirli aktıysa ya ? diye soru yöneltti kimisi..
Sonucunda darağacına sürüklendi hep bir yenisi!
Sormak hata bu hayta hayatta..
Özgürlük düşman uçurumlu yalnızlıklara
Kapım kapalı hep böyle kazmalara!
Yapma ey ölümü kazan !
Kalmadı yüreğimde ne kan ne de derman!
Kalmadı bende ne yürek ne de bu suskun adam!...


Hayat mor benekli rüyalar kadar güzel olsaydı n'olurdu ?
Sen bana gelsen işte gerçek hayat bu olurdu!...

8 Mayıs 2009 Cuma

İkilemelere Tekerlemeler

Tincik tincik şirince tinler
İncik incik buruk buruk incelikler
Mor mor kapalı kanlı akasyalı eller
Seni bekler küçük küçük apayrı umutlu beyinler...

Yüzsüz yüzsüz yüzüme bakıp içimde yüzen hüzünler
Bomboş boşluklarda kalmış boş boş kovalayan bülbüller
Kapana sıkış sıkış tıkılmış fare beyinli kertenkeleler
Kovalar kelebekleri kelle paçadan düşen kel beyinliler!

Savaş barış anlamadan aklıma düştü bam bam
Kapıları kapattılar ve düşünce yakaladı beni doyumsuz yamyam
Koydu bir kazanın içine büzüm büzüm büzüldü içinde rengarenk oyam
Götürdü apayrı dünyaya koştura koştura gül kokulu goncam!

Yapış tıkış kaldım yapayalnız küçücük pansiyon odalarında
Ordan burdan aldım ve sattım satılmış saatçi dükkanında
Ekmek parası gelmeliydi ekilmiş her emeğe bir çatının altında
Sığındım dinlenmeye ,sövdü konuşan ayaklarıma yopyorgun yorganın altında!

Kanadını açan her kuş kan kaybından kana kana su içti
Yapıştrılan her tokat yaptığı kelemlere bir çift iğne iplikti
Dikişleri dik dik bakan gözlere birer birer biriken kirpikti
Kipkirli geldi emir kipleri ve Ay'a ayırdı ayrılan yollara yapılan çirkefi!

Sonra son buldu çirkefliği ve çir çir pişman oldu yalvardı kelebeğe
Aydınlığı Ay'dan utandı karanlığa büründü kardan düşen her bir taneye
Yine yinelendi yalnızlıktan gelen yalın bir hal buruşmuş üzüşmelere
Kalemimin mürekkebi biter burda yap yap denip yapıştırılan küçülmüş kafiyeli kelimelere!

Umut

Birden bire başladı işte..
Çevirdim kafamı ve gördüm gizli gülüşünü bir köşede...
Buldum , çarpıldım herşeyi duvara çarpmak üzere ...
üzüldüm , nedenini bilmeden en köşede ...
Yansan bana sana yandığım gibi ne isterim ki daha yeryüzünde ?
BEN :
Işığı kapadım aramıza mesafe girmesin diye..
Öylesine büyülü ki ne anlamın anlamı kaldı ne de hislerin tercümanı...
Benim aklım sen de kaldı...peşinde sürüne sürüne dolandı ..
Dondursam bana baktığın saniyelik anları ?
Sevsen...Sonsuza dek sevsen ...
Hatta sadece sevsen...
Bir de sarılsam...
Bir de göğsünde uyusam...
Tam kalbinin üstüne sırnaşsam..
Bir de herkese "eş.im" diye tanıştırsam ?
Bir de bir kızım olsa senden ?
Erkek olmasın...sana benzeyip de bir başkasının daha kalbini parçalamasın!
O da aldanmasın , sönmesin , bırakılıp gidilmesin , ölmesin , yokolmasın..
Bir köşede sana bakıp yandıkça kül olan ,kül oldukça tekrar parlayan ateşe dönüşmesin...
Başka insanlar benim gibi ölmesin!
Git gide başkalaşan hallere bürünmesin...
Sadece sen diye diye yangının orta yerinde torba gibi büzüşmesin !

Bir de...
Senin olsam ?
Beni "eş.in" diye tanıştırsan ?
bir ordan bir de burdan çiçekler toplasan ?
Göğsünde uyutsan...
Tam da kalbinin üstüne sırnaştırsan...
Kedi okşar gibi saçlarımı okşasan...
Bir kızımız olsa...
O bile bana benzediğinden seni yaksa...
Sonra desen...
"Kızımız olmasın..Başkalarını da benim gibi yakmasın!"...

Bir de...
Birbirimizin olsak...
Bir. olsak !
Başka kimseyi sormasak..
Duysak ama takmasak!
yansak ama yok olmasak?
duysak ama inanmasak?
Sevsek ama Susmasak!!!

Oyun.cak

Soydum bütün gözyaşlarımı...
Aksine hayata açıklığa kavuşturdum haykırışlarımı
Kötü oldu karbondioksite oksijenin intikamı
Ve bütün bebeklere unutamayacakları kabus oldu silik silik boşlukları .

öldü.
döndü.
birden öldü ve yandan söndü.
baştan başladı ve sona vardı eşşeğin öküzü.
kelimelerin saklanışının kabahati büyüktü .
sakıncalıydı habersiz sönüşü .

yazık etti.
sığındı bir eşsiz limana küçük bir dalga köpüğü.
ve yine aksini istedi hayat büyük bir utanç vezniyle .
kapatılmış tüm defterler tekrar açıldı tımarhanelik krizlerle.
tımar ettiler ruhumu kendi hanemde.

ruhuna sülük gibi yapıştım ; evet.
sev beni diyei tutturdum ve fazla sıktım
her bakışından mana çıkardım ve hep benimsin sandım
bana göre seviyordun beni yoktu kaçışın.
benim her ihtimalim yüreksiz haykırışlarım .
ben yine susarım, tedirgin ettim.
hayatına girmeye çalıştım ama yine silerim akan yaşlarımı .
sen yeter ki üzülme ve bak yine öyle..
ümitlerim senin için inat sensizliğe!
ben seninleyim böyle ıssız gecelerde .
ısınıyorum senin mis kokulu hayalinle .
benden bunu da alma rica ederim..
bu bile fazla mı bana ?
bu kadar aşık olan bir kız fazla mı sana ?
ne işin olur aşkla meşkle bee salla salaa ...

Ruh

Bana gelmeliydin güneşlerin ardından ...
Yüzümün her lekesinde acılarını görmeliydin bıkmadan
Her daim cevabı olmayan soruydun bana karşı sorulan
Aşkın olmayan haliydin :çekip giden ,ardına bile bakmayan !

Kavuşmuş iki yeşil ördek bir nehir ortasında
Ben çirkin ördek ;nasıl laik olurdum melek adama fani dünyada !
Yorulmuşum artık ,beklemekten çaresizce çamur dolu doğada ...
Uzun uzadıya koşan kelimeydin eksik kalmış cümlelerin ardında !...

Sonsuza kadar yaşanmışlık kokan bir aşk bendeki ..
Nedendir bu çoktandır yitirilmiş aşk hali sendeki ?
Bomboş dünyada dopdolu gözler miydi hislerindeki ?
Yoksa bana çoktan kazılmış bir kabir miydi gözlerindeki?

Hareketli denklerimleri çözdüm ,olmadı.
Yavaş yavaş doğrulmayı denedim bu yolda , tutmadı .
Yüzüme yüzünü kazıdım ,kaldıramadı .
Kapadım ellere ellerimi,tutunamadı !

Yapma dedim sana ! Gülme en naif hissinle..
Gizli gülüşlerini bana serptin en paramparça halimde !
Kelimelere sığındım sensizlik dolu evrende...
Onlar sarmaya çalıştı yüreğimi bitmiş bedenimde...

Sonra ;
Bana baktığın her saniye ölümü getirdi Azraille!
Azrail ,uzak senin yakın olan kılığına girmiş elinde bir demet gülle!
Ben yürüdüm yanına utanmış bir halle .
Sonra senin yapmadığını yapıp tuttu elimden aşk dolu gözleriyle...

Paranoya

evet . yine başladık .
yavaşladık ve yavşadık karanlığa .
aslında kaçtık ama kovaladı sonunda
"-tık ve -dık" mı ?
kim ? kim var benden başka orda?
korkuyorum dedikçe
kaçtıkça
sordukça
kapattıkça diğer hislere duyumları
çatlaklarımdan girmeyi başarıyor onlar

onlar ?
kim onlar?
kimdiniz?

hangi gezegenden niye geldiniz?
sapıtıp bütün kilimleri bana mı serdiniz?
hangi yüze maskeydiniz?
hangi kitabın kurgusu ,
hangi düzenin baş tacıydınız?

gelmeyin üstüme
kapatıp bir odaya muhtaç etmeyin kelepçelere
korkuyorum dedikçe anmayın adımı başka ellere
söylemeyin gereksizce
ve ben nerdeyim kiminle..
size ne benden ve ben şimdi ne yapmalıyım biçare
kendimi atıp yatağın altına korumalı ellerimle
her titreme yeni bir korkuya anne
ve ben yine sensiz kaldım bu gece...

gece .
karanlıkla eğlencede.
ve ben kapanmış bir elpençe
tamam ..yine başladık ..
"dık" ?..
kim var orda ?

Gece

sabretmek lazım böyle işlere
hemen olmaz ki...
bazen kafanı kapatırlar başka düşüncelere
bazen de fırlatıp atarlar bir köşeye...

kimisi kitaplık
kimisi de tam bunları yaşamalık...
ama ne yapmalı susuyorsa ?

küçükken yırtıp baştan yaptığım karton evimdeyim şimdi...
şimdi mutluluğa sığındım...
ama o da kabullenemedi...
sonra bir yenisini denedim..
kendimi yineledim
"sükut-u hayalllerle yaşamayı kabulleneyim" dedim..
bu sefer de bedenim dışladı ,kaldıramadı...

"amaaa-nnnnn" dedim "ama"lara
sonra "hiç"lerle kaldım baş başa
kabullenmek zor ise bu kadar şimdi
neden deniyoruz ki bir yenisini ?

nerelerden gelip de gördüm üstü kar olmuş kentlere giriş levhalarını
şu şehre şu kadar kalmıştı bir kere...
ne "u dönüşü" vardı ne de bir kavşak...
uykuda şimdi bütün bu yolları yapan yavşak !

"yağcılarda inecek var" dedi bir züppe
bense bir kere daha atladım yeni bir kadere
artık kasmıyorum kendimi bir yenisine
bir fazlasını yaşar oldum başka bir kentte
bu aralar çok seyahat eder olmuştum belkide...

acelesi yoktu bu işlerin...
kabullenmek zor ise bu kadar şimdi
neden deniyoruz ki bir yenisini ?